Trump

Arap basınında geçen hafta: ‘Araplar kimden yana?’

Kasım ayında yapılması planlanan Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçimleri Arap dünyasında yakından takip ediliyor. Geçtiğimiz hafta Kamala Harris’in Demokrat Parti kongresinde Gazze’ye yönelik savaştan bahsetmesi, Trump’ın ise ‘İsrail’in topraklarının nasıl genişletilebileceğini düşündüğü’’ şeklindeki açıklamaları Arap medyasında çokça konuşuldu.

Peki Arap dünyasında kamuoyu kimden yana? Bazı Arap gazetelerinden ABD başkanlık seçimleriyle ilgili derlediğimiz makaleler şu şekilde:

‘Neden Kamala Harris’e oy verilmeli?’

Neden Kamala Harris’e oy verilmesi için çağrı yapıyoruz? Kamala Harris’in dezavantajları ne olursa olsun, o ehvenişer konumunda, çünkü seçimlerde alternatifi Donald Trump. Kamala, Trump’ın İsrail için dört dakikada yapabileceklerini dört yılda yapamaz. Ayrıca Binyamin Netanyahu ve onun aşırılık yanlısı hükümetinin, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nin İsrail’e ilhakını onaylaması için Trump’ın zaferini sabırsızlıkla beklediğini unutmamalıyız. Bazı haberlere göre Donald Trump, Amerikan-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi (AIPAC) aracılığıyla, servetini Las Vegas’taki kumarhanelerden kazanan milyarder Sheldon Adenson’un eşi Miriam Adelson ile anlaşma yaptı. Ve bu anlaşmaya göre Adelson, başkanlığı kazanması halinde Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nin İsrail’e ilhakını tanıması karşılığında Trump’ın seçim kampanyasına 100 milyon dolardan fazla katkıda bulunacak. Ayrıca Trump’ın açıkladığı gibi civardaki Arap ülkeleri pahasına İsrail’in topraklarını genişletmek istediğini de unutmamak gerekiyor. Bunu kendisi söyledi ve başkanlığı kazanırsa bunu yapacak.

Amerikalı Araplar, Kamala Harris’e oy verirken Trump’a karşı oy verdiğini düşünmeli. Zira Kamala Harris’e oy vermekten kaçınmak Trump’a oy vermek demektir. Soykırımdan bahsetmeyi ihmal etmesi veya İsrail’e silah tedarikini durdurarak Gazze’deki ateşkes için baskı yapmaması nedeniyle Harris’e karşı düzenlenen protestolarda yanlış bir şey yok. Ancak Trump’a oy vermek veya Harris’e oy vermekten kaçınmak, Filistin davasının tasfiyesi lehine verilen bir oy anlamına gelecektir. Donald Trump ilk başkanlığı döneminde ‘yüzyılın anlaşması’ olarak adlandırılan anlaşmayla Filistin meselesini tasfiye etmeye çalıştı. Bu sefer seçimleri kazanırsa yüzyılın anlaşmasından daha korkunç, daha acı, daha acımasız bir anlaşmayı yeniden deneyecektir. (Recep El Sakiri / Rai Al Youm Gazetesi)

Karikatür: Cepte – Usame Haccac / Kaynak: Kuds El Arabi Gazetesi

‘Hiçbir ABD yönetimi Filistinliler’e karşı adil olmaz’

ABD’de başkanlık seçimi için Cumhuriyetçi aday Donald Trump ile Demokrat Kamala Harris arasındaki rekabet yoğunlaşırken, diğer eyaletlerin geleneksel olarak Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasında bölünmüş olduğu gözönüne alındığında, dikkatler seçim sonuçlarını nihai olarak belirleyen 7 değişken ve belirleyici eyalete çevriliyor. Son kamuoyu araştırmaları Michigan, Kuzey Carolina, Nevada, Arizona ve Georgia eyaletlerinde Trump’ın önde olduğunu, Pensilvanya ve Wisconsin eyaletlerinde ise Harris’in önde olduğunu gösteriyor. Demokrat adayın aradaki farkı kapatmaya başladığı görülüyor.

Mevcut Başkan Joe Biden 21 Temmuz’da seçim yarışından çekildiğinden beri, Demokrat Parti’nin seçmen desteğinde iyileşme oldu ve Trump ile Harris arasındaki rekabet makul ve dengeli bir hale geldi.

Her ne kadar seçmenler arasında Harris’in Trump’tan daha dürüst olduğuna dair bir inanç olsa da, seçim propagandasındaki mesajlarının Demokrat Parti’nin seçmen paylarını artırmada fark yaratan Arapların ve gençlik kesiminin oylarını kazanmaya odaklanmasına bakarak Harris hakkında açıklığa kavuşturulması gereken bazı hususlar var.

Hiçbir Amerikan yönetiminin Filistinlilere adil davranması beklenmiyor. En azından yakın bir gelecekte. ABD’deki iki parti İsrail’i destekleme konusunda aynı çizgide ve yaklaşan başkanlık seçimlerinin Amerika’nın bu konuya yönelik politikasında bir değişikliğe yol açması beklenmiyor. Trump, Cumhuriyetçi Yahudilerin düzenlediği bir konferansa katıldı ve İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşına desteğini açıkladı. Trump ayrıca Filistin yanlısı aktivistlere yönelik seyahat vizelerini durdurma sözü verdi. Trump ve başkan yardımcısı adayı, Gazze savaşında İsrail’e koşulsuz destek vermeyi ve İsrail’in tüm hedeflerine ulaşıncaya kadar operasyonlarına devam etmesine izin verilmesi politikasını benimsiyor. Bunun yanı sıra Trump, bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasının gerçekçi olup olmadığını sorguladı. Ayrıca Amerikan üniversitelerindeki savaş karşıtı protestolara daha sert bir şekilde müdahale sözü verdi. Harris’e gelince, seçimleri kazanması durumunda Biden’ın başkanlık dönemindeki politikalarında önemli bir değişikliğe yol açması beklenmiyor. (Saniya el-Hüseyni / Middle East Online Arabi)

Karikatür: ABD’nin İsrail’e Yardımları – İmad Haccac / Kaynak: El Arabi El Cedid Gazetesi

‘Filistin destekçileri Harris’e mecbur’

Demokrat Parti’nin ABD başkanlık seçimlerindeki adayı Kamala Harris, partinin resmi adaylık ilanı kongresindeki konuşmasında İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki savaşı konusuna değindi. Harris, mevcut başkan Joe Biden’ın politikalarını tekrarladı. Buna göre ‘İsrail’i korumak’ öncelikli politikadır ve savaşın sona ermesi çağrısı, – Harris’in de söylediği gibi – İsral’in güvende olması ve rehinelerin evlerine dönmesi anlamına gelmektedir.

İsrail’e yönelik bu sadakat beyanı, Amerikan siyasetinde ister Demokrat ister Cumhuriyetçi olsun her adayın sorumluluklarındandır. Bunda da İsrail yanlısı lobicilik örgütü “AIPAC”ın (ve diğer kuruluşların) muazzam etkisi vardır. Ayrıca iki farklı sosyal tabanın çok fazla etkisi vardır: Amerikalı Yahudiler, Demokrat Parti’yi destekleme eğilimi gösterirler ve Hıristiyan Siyonist kamuoyu çoğunluğu da Cumhuriyetçi Partiyi destekleme eğilimindedir.

Yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ABD’deki Filistin taraftarları birçok siyasi nedenden ötürü Harris’i desteklemek zorunda kalıyor. Harris’in Biden’ın mirasından kopma ihtimali zayıf olsa bile. Bunun Amerika, kadınlar ve Asyalı siyahi bir kadının başa geçmesinin ırksal, dini ve etnik azınlıklara daha yakın olmaya yol açabileceği ile ilgili gerekçeleri var. (Kuds El Arabi / Başyazı)

‘Balfour Deklerasyonu’ndan Trump’ın vaatlerine’

Eski ABD Başkanı Donald Trump, birkaç gün önce, ‘İsrail’in alanı haritada küçük görünüyor ve ben her zaman bunun nasıl genişletilebileceğini düşündüm’ dediğinde Arap müttefikleri arasında büyük şok yarattı.

Bu tehlikeli açıklama bize sözde Balfour Deklarasyonu’nu hatırlatıyor. Bu deklarasyon, 2 Kasım 1917’de, kendilerine bir ulusal vatan kurabilmeleri için Filistin’i dünya Yahudilerine teslim etme sözünü veren İngiliz Dışişleri Bakanı’na ait. Britanya devleti o dönem Yahudiler’e, göç teşviki, göç edenleri silahlandırma ve eğitme gibi konularda ciddi destek verdi. ,Trump da, 5 Kasım’daki başkanlık seçimlerini kazanırsa ve Beyaz Saray’a geri dönerse, Siyonistlere Batı Şeria’dan, Kudüs’ten ve Gazze’den geriye kalanları yutmaları ve oranın halkını Ürdün ve Mısır’a göç ettirerek Siyonistlerin devlet alanlarını genişletme sözünü yerine getirmek için çalışacak. Daha sonra otomatik olarak ‘Büyük İsrail’ planı diğer Arap ülkelerini de kapsayacak şekilde uygulamaya konulacak. Siyonist literatüre göre bu ülkeler: Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan, Irak, Kuveyt ve Suudi Arabistan.

Balfour Deklarasyonu, Filistin halkı ile Siyonist işgal arasında tam 76 yıldır devam eden şiddetli bir çatışmanın başlamasına neden oldu. Bu savaş sona ermek yerine Gazze ve Batı Şeria’daki mevcut savaşta gördüğümüz gibi, daha da vahşileşti. Trump’ın vaadinin ise mevcut çatışmanın tüm bölgeye yayılmasına ve daha onlarca yıl sürmesine neden olması bekleniyor. Zira, Mısır ve Ürdün, Filistinlilerin Gazze ve Batı Şeria’dan kendi topraklarına sürülmesini reddettiklerini defalarca gösterdiler. Bu iki ülke, Trump’ın bir oldu bittiyle Filistinliler’in kendi topraklarına sürülmesini kabul etmeyecekler.

Trump’ın 5 Kasım’daki başkanlık seçimlerinde başarılı olamama ihtimali olduğunu da biliyoruz. Ancak İsrail ile normalleşmeyi savunan ve kendilerine ‘ılımlı’ denilen Arap ülkeleri bile bu şok edici açıklamayı duyduktan sonra artık Kamala Harris’in kazanmasını umuyorlar.

Bugün, Filistin’i çevreleyen ülkelerin, Filistin’le ilgili politikalarının yanlışlığının ve işgalle hayali bir ‘barış’ ısrarının, Filistin direnişine düşmanlıklarının yanlış olduğunun farkına varmalarını umuyoruz. Zira işte Trump, bu ülkeleri, İsrail’in topraklarını genişletmekten bahsettiği açıklamayla ödüllendiriyor. Trump’ın burada sadece Batı Şeria ve Gazze’den bahsettiğine inanmıyoruz. (Hüseyin Lakra’a / Cezayir El Şuruk Gazetesi)

(DIŞ HABERLER SERVİSİ)

haber-birecik.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort